Читайте только на Литрес

Книгу нельзя скачать файлом, но можно читать в нашем приложении или онлайн на сайте.

Читать книгу: «44 Gün Karabağ Savaşı Sürecinde Azerbaycan», страница 2

Шрифт:

2.4.2. 1905-1907 Çatışmaları

Kafkasya’da yaşayan Ermeniler 19. yüzyılın başlarından örgütlenmeye başlamışlar. Silahlı örgütlenmeye başlayan Ermenilerin temel hedefi Osmanlı’nın Doğu Anadolu topraklarında Ermeni devleti kurmak idi. Bu doğrultuda 1890 yılında “Taşnaksütyun Komitesi” bir silahlı örgüt olarak kuruldu. Aslanlı (2015: 25) ’nın da vurguladığı üzere 1890 yılında kurulan “Taşnaksütyun Komitesi” Doğu Anadolu’daki Osmanlı topraklarını kapsayan bir Ermeni devleti kurmayı amaçlamaktaydı. “Rus polisinin döneme ilişkin verilerine göre 20. yüzyılın başlarında yaklaşık 165 bin üyesi, 100 bin kişilik askeri birliği bulunan bu örgüt Bulgaristan’da askeri eğitim kampına, Londra’daki Ermeni Millî Bankası’nda 1 milyon sterlin (Pound Sterling) paraya sahipti” (Aslanlı, 2015: 26).

1905 Rus ihtilalinden sonra Karabağ’da çatışmalar başlamıştır. 1905 yılında Ermenilerin Rus garnizonundan da aldıkları destekle Bakü’de yaptığı kanlı olaylar kısa sürede bütün bölgelere sıçramıştır, Azerbaycan’ın Karabağ bölgesi de kanlı olayların yaşandığı bölgelerden olmuştur. Ordubadi (1991: 55) Ermenilerin, Karabağ ve Tiflis’teki Rus garnizonundan da aldıkları destekle Karabağ’ın yerli ahalisini katlettiğini yazmaktadır.

Ermeniler, 1905-1906’da Rusya’da meydana gelen isyanlardan istifade ederek önce Bakü’de, ardından Erivan, Nahçıvan, Gence, Karabağ, Zengezur, Kazak ve Tiflis’te sivil Azerbaycanlılara karşı katliamlar yaptılar. Ermeni silahlı grupları, Erivan-Nahçıvan-Zengezur-Karabağ ve Kazak-Gence bölgesinde Azerbaycan yerleşim yerlerinin nüfusunu katlederek, Azerbaycan yerlilerini topraklarından kovarak Ermenileri yerleştirmek istemişler. Bölgenin demografik yapısını Ermenileri yerleştirmekle değiştirmek ve Azerbaycan toprakları üstünde Ermeni bölge kurmayı hedef edinmişlerdir. Önce Bakü’de, ardından Erivan ve çevre köylerinde, Eçmiedzin (Üç kilise), Şerur-Derelayez ve Nahçıvan ilçelerinde, Zengezur ilçesinin Gorus, Gafan ve Garakilsa (Sisyan) ilçelerinde on binden fazla militanla Ermeni birlikleri Yelizavetpol (Gence) vilayeti Şuşa, Cavanshir, Cabrayil, Kazak, Araş ilçeleri, Tiflis bölgelerinde katliamlar yaptılar ve 200’den fazla yerleşim birimini yıktılar. (Mustafa, 2009: 9)

“Çatışmaların fitilini ateşleyen olay Bakü’de bir Azerbaycanlının mahkemeden çıkarken, Rus alayına mensup bir Ermeni tarafından öldürülmesi olmuştur. Dört gün süren çatışmalar sırasında Bakü Valisi ile beraber bazı devlet görevlileri ve çok sayıda yerli Türk, 24 Mayıs 1905 tarihinde Ermeniler tarafından katledilmiştir” (Ünal, 1988: 36). “Bu dönemde Bakü’den sonra Azerbaycanlılara karşı en büyük saldırı Karabağ ve Şuşa’da olmuştur” (Özönder, 1990: 12). Ordubadi (1991: 55) ’nin belirttiğine göre, Karabağ’da ise en fazla zarar çeken bölge Şuşa olmuştur. Ahalisinin tümüne yakınını Azerbaycanlıların oluşturduğu Şuşa’da iki sene içinde binlerce Azerbaycan Türkü katledilmiştir. Ağaoğlu (2001: 1031) Karabağ ve Şuşa’daki Ermeni saldırılarında birçok Türkün öldürüldüğünü ve mallarının yağmalandığını belirterek, 1905-1907 yılları arasında Erivan ve Gence’ye bağlı 200 köyün, Şuşa, Zengezur, Cebrayıl bölgelerinde ise 75 köyün Ermeniler tarafından yakıldığını yazmıştır. Ermeniler binlerce Azerbaycan Türkünü bu dönemde katletmişlerdir.

Genel olarak, 1905-1906 olayları sonucunda, Erivan ve Yelizavetpol (Gence) vilayetlerinde 200’den fazla Azerbaycan yerleşim yeri tahrip edilmiş ve yerli ahali soykırıma maruz kalmıştır. Ermeni yazar A-don’un verdiği istatistikler, 1905-1906 katliamlarının arifesinde Erivan vilayetindeki 1301 köyün 959’unda ve Zangazur ilçesine bağlı 406 köyden 314’ünde Türklerin yaşadığını göstermektedir. O dönemde sadece Erivan vilayeti ve Zangazur’da bulunan 1273 Türk köyünden bugün Nahçıvan dışındaki tüm köyler Azerbaycan Türklerinden temizlenmiştir. Böylece, 1905-1906’dan başlayarak, bu bölgelerde esasen soykırım olan, silah zoruyla etnik temizlik politikası uygulandı. (Mustafa, 2009: 4)

1906 yılında da devam eden olaylar, aynı yılın Temmuz ayından itibaren yerini genel bir sessizliğe bırakmıştır (Aslanlı, 2015: 26).

1918-1920 Karabağ Savaşı

Azerbaycan Cumhuriyeti 28 Mayıs 1918’te kurulmuştur. 1918-1920 arasında Azerbaycan devleti resmen Karabağ Savaşı’nın tarafı olduğu için bu savaş Birinci Karabağ Savaşı olarak nitelendirilebilir. Siyasi, hukuki ve askerî bakımdan 1918-1920 savaşıyla 2020 savaşı arasında bir fark yoktur. Savaşın nedeni, tarafları ve aktörleri aynıdır. 1991 yılında tekrar bağımsızlığını kazanan Kuzey Azerbaycan, Azerbaycan Anayasası ve Bağımsızlık Bildirisi’ne göre, 1918’te kurulmuş Azerbaycan Cumhuriyeti’nin devamı olma özelliğini taşımaktadır. Askerî olarak 1918-1920 Savaşı’nda Ermenistan’ın saldırılarına karşı savaşan ordu Azerbaycan ordusu olmuştur. Tarihî olarak bakıldığında ise Karabağ Savaşı son 30 yılın değil son 100 yılda Ermenilerin toprak iddiaları ve saldırılarıyla ortaya çıkmış bir işgal sorunudur. “I. Dünya Savaşı (1914-1918) sırasında, savaş durumundan faydalanan Ermeniler, Doğu Anadolu ve bunu takiben Kuzey ve Güney Azerbaycan’da acımasızca katliamlar yapmışlardır. Ermenistan gelecekte Azerbaycan’ın Karabağ bölgesini gasp ederek Ermenistan’la birleştirmek için bu dönemde (1928-1920) Azerbaycan’a karşı saldırılara başlamıştır” (Özkul, 2014: 244).

Taşnaklar önderliğinde silahlanan Ermeniler Doğu Anadolu’nun yanı sıra artık Azerbaycan’a ait bölgelere de saldırmaya başlamıştır. Ermenilerin Osmanlı’ya yönelik toprak taleplerinin ve Doğu Anadolu’da yaptıklarının cevabında Osmanlı ordusunun doğuya doğru harekat yapması beklenmekteydi. Ermeniler bu durumu göz önünde bulundurarak silahlanmayı daha da hızlandırdılar. Bu vaziyetin Osmanlıyı zayıflatmak isteyen müttefiklerin planlarıyla da üst-üste düştüğü açıktır. (Aslanlı, 2015: 27)

“19. yüzyılın ilk çeyreğinde Ermenilerin Karabağ topraklarına yerleştirilmesinin sonucu 1916 yılı verilerine göre Karabağ’da nüfusun % 51’i Azerbaycanlı, % 46’sı ise, Ermenilerden oluşmakta idi” (Mahmudov, 2014: 36). 1914 yılında başlayan I. Dünya Savaş’ında, Osmanlı devletinin ittifak devletlerinin yanında savaşa girmesi, savaşın geniş bölgeye yayılmasına ve birçok cephenin açılmasına yol açtığı bilinmektedir. Ermeniler, Ruslara destek vererek Türklere karşı yıpratma politikası uygulamışlardır. I. Dünya Savaşı sırasında, Doğu Anadolu ve Azerbaycan bölgesinde Ermenilerin yaptığı katliamlar, çok sayıda masum insanın hayatına mal olmuştur. “Doğu Anadolu’da Ermenilerin birlik olup hem bölge halkı hem de Türk askerlerine karşı katliam ve tecavüzlere girişmesi sonucu Osmanlı devleti bölgedeki Ermenileri 1915 yılında başka yerlere naklettirmiştir. Söz konusu uygulama “Tehcir” olarak bilinmektedir” (Taşkıran, 1995: 88).

Bolşevik ihtilalinin (7 Kasım 1917) ardından Azerbaycan Türkleri, Gürcüler ve Ermenilerin temsilcileri Tiflis’te toplanarak, “Mavera-yı Kafkas Seymi” Meclisini oluşturmuşlardır. Rusya geçici hükümetinin Güney Kafkasya’da oluşturduğu hükümet, Mavera-yı Kafkas özel komitesi tarafından yönetilmekteydi. Söz konusu komitenin kanun kabul yetkisi yok idi. Mavera-yı Kafkas Seymi Bolşevikler’in idaresini kabul etmemiş ve komitenin yerine bütün Güney Kafkasya’da idareyi ele alacak Mavera-yı Kafkas Komiserliği adıyla federal bir hükümet kurmuşlardır. Federal hükümetin başkanlığını bir Gürcü yapmakla birlikte, diğer üyeler üç Azerbaycan Türkü, üç Gürcü, 3 Ermeni ve 2 Rus’dan oluşmakta idi. (Bal, 2003: 401)

Taşkıran (1995: 91) Mavera-yı Kafkas Hükümeti zamanında bölgenin beş idari bölüme ayrıldığını yazmaktadır. Bakü Vilayeti, Gence Vilayeti, Erivan Vilayeti, Tiflis Vilayeti ve Zakatal Sancağı, Şuşa, Cebrail ve Zengezur Gence Vilayeti’ne dahil idi. Azerbaycan’ın tarihî toprağı olan Karabağ’ın Mavera-yı Kafkas Hükümeti’nin içinde bulunan yeni Azerbaycan Cumhuriyeti toprağının bir parçası olduğu resmen ilan edildi. “Mavera-yı Kafkas Hükümeti’nin dağılmasından sonra 26 Mayıs 1918’de Gürcistan, iki gün sonra 28 Mayıs 1918’de de Azerbaycan ve Ermenistan bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir” (Nesibzade, 1990: 77). Bakü’nün Bolşeviklerin işgali altında olması nedeniyle Gence, Kuzey Azerbaycan’ın başkenti olarak ilan edilmiştir.

Harita 2.1. Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin haritası


Ermenistan’ın başkenti olarak Erivan seçilmiştir. Azerbaycan Millî Şurası Yelizavetpol (Gence) vilayeti ve Karabağ’ın dağlık bölgesine karşı Ermenistan’ın ileri sürdüğü iddialardan vazgeçmesi koşuluyla Erivan’ın Ermenistan’ın başkenti olmasına karşı çıkmamıştır. Azerbaycan Millî Şurası’nın 14 Haziran 1918 yılında Tiflis’te Ermeni Millî Konseyi temsilcileriyle yaptıkları ortak oturum sonucunda, daha önce Batum’da taraflarca varılan mutabakata dayanarak bu anlaşmaya varılmıştır.

O sıralarda Erivan’ın nüfusunun çoğunluğunu Azerbaycan Türkleri teşkil ettiği için bu kentin Azerbaycan sınırları içerisinde kalması gerektiğini ileri sürenler olmuştur. Yoğun tartışmalar sonrasında itirazlara rağmen çoğunluk dönemin şartlarını (genel olarak Kafkasya’nın durumunu, Kafkasya’da üç yeni cumhuriyetin kurulma aşamasında olduğunu, bunların iç sorunlarını çözmelerinin bağımsızlıklarını güçlendirme, Rus tehdidine karşı ortak direnç ve bağımsızlıklarının Batılı devletlerce tanınmasını artırma ihtimalini) da dikkate alarak Erivan’ın Ermenistan’ın başkenti olmasına itiraz edilmemesi yönünde oy kullanmıştır. (Aslanlı, 2015: 30-31)

“Yeni kurulan Azerbaycan Cumhuriyeti’nin düzenli bir orduları olmadığı gibi Bakü’yü elinde bulunduran ve burayı bir hareket üssü olarak kullanan Bolşevikler ve Ermeni kuvvetleri Gence’ye doğru yayılmaya başlamışlardı. Dağlık Karabağ, Erivan ve Nahçıvan’da yaşayan Ermeni çeteleri Türklere saldırarak göçe zorluyorlardı” (Taşkıran, 1995: 100).

Kasım 1918’de Ermeni çetelerinin Azerbaycan’ın Gence vilayetine bağlı Şuşa, Cavanşir, Cebrayıl ve Zengezur kazalarında katliamlar yapması üzerine bölgeye askeri birlikler sevk edilmiştir. Ermenistan temsilcileri bu durum üzerine İstanbul’daki Almanya ve Avusturya-Macaristan büyükelçiliklerine, ayrıca Kafkasya’daki Alman ve İngiliz yetkililere başvuruda bulunmuştur. Tüm taraflar Ermeni yetkililere olumsuz cevap vermiştir. Azerbaycan yetkilileri de konuya ilişkin yaptıkları açıklamada Şuşa, Cavanşir, Cebrayıl ve Zengezur kazalarının Azerbaycan’ın Gence guberniyasına bağlı olduğunu, kendi içerisinde güvenliği ve düzeni sağlamaya çalışan Azerbaycan kuvvetlerine kimsenin itiraz edemeyeceğini ifade etmiştir. (Aslanlı, 2015: 33)

“1918 yılının Ağustos ayında Karabağ’da Ermeniler Birinci Karabağ Ermenileri Meclisi adlı bir meclis kurdular. Daha sonra bu meclisin bir hükümet seçmesiyle Karabağ’da Ermeni saldırıları iyice arttı” (Taşkıran 1995:100). “Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti hükümeti Karabağ›dan ayaklanma haberini alır, ancak Bakü›nün kurtuluşuyla meşgul olduğu için Eylül›den sonra kesin önlemler almağa başlar. Karabağ›ı kontrol etmek için askeri birimlerini göndermeye başlar” (Camalova, 2020: 724). “Aralık 1918’den itibaren Ermeniler Azerbaycan’ın Cebrayıl bölgesinde, Azerbaycan halkına karşı silahlı saldırılara geçtiler” (Paşayev, 2011: 155). “Artan Ermeni saldırıları neticesinde, bulundukları bölgelerden göç edenlere karşı da Ermeni terörü devam etmiştir. 29 Nisan 1918’de Gümrü yakınlarında çoğunluğunu kadın ve çocukların oluşturduğu 3.000 kişilik göç kafilesinin tamamı Ermeniler tarafından katledilmiştir” (Quliyev, 2001: 22). Ermenilerin hücumları devam ederken Bolşevikler, işgal ettikleri Bakü ve civarından, Azerbaycan Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmak amacıyla Gence istikametinde saldırılara başlamışlardı. Osmanlı ordusu askerleri ve Azerbaycanlı gönüllülerden oluşan Kafkas İslam Ordusu İngiliz destekli Bolşevik ordusunu Bakü’de kuşattı ve 15 Eylül 1918’de Bakü kurtarıldı.

Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti Devleti Karabağ’daki Azerbaycanlıların soykırımının önlenmesi ve bölgeyi yönetme amacıyla 15 Ocak 1919’da Azerbaycan Cavanşir, Şuşa, Cebrayıl ve Zengezur ilçelerinden oluşan “Karabağ Valiliğinin” kurulmasına karar vermiştir. “Ermenistan, Azerbaycan devletinin, Karabağ bölgesinde yerli yönetim kurmasına karşı olduğunu bildirmek için Güney Kafkasya’daki İngiliz komutanlığına protesto notları gönderir” (Camalova, 2020: 726). “Karabağ Ermenileri temsilcileri ve Ermenistan hükümetiyle görüşmeler sırasında Şuşa’da bulunan İngiliz temsilciler şöyle bir açıklama yapmışlardır: Azerbaycan yönetiminin ve ordusunun Karabağ ve Zengezur’a gelmesi gelecekte bu toprakların Azerbaycan’a ait olacağı anlamına gelmez ve bu toprakların kaderi barış konferansında belirlenecektir” (Niftaliyev, 2014: 52). İngilizlerin bu tavra Karabağ’da yaşayan ve toprak iddiasında olan Ermenilerin iddialarına çanak tutmuştur.

“4 Nisan 1919’da Ermeni hükümeti, İngilizlerin Kafkasya’daki komutanı General Thomson ile koordineli olarak, Arzumanov’u Ermenistanın temsilcisi olarak Karabağ’a gönderir. Arzumanov Karabağ’da Ermenileri, Azerbaycanlılara karşı kışkırtır” (Camalova, 2020: 724).

“İngiliz Kuvvetleri Komutanlığı 28.01.1919 tarihinde yayınladığı bir tebliğ ile Karabağ’ın Azerbaycan’a ait olduğunu teyit etti” (Yalçınkaya, 2006: 130). “Haziran,1919’un sonunda ise İngiliz birlikleri Şuşa›dan ayrıldı ancak İngiliz temsilci, Ağustos ayı sonuna kadar Şuşa›da kalmaya devam etmiştir” (Gözelova, 2014: 28) . “Mart 1920’de Karabağ’ın farklı bölgelerinde silahlı Ermeni çeteleri iç düzeni sağlamak için konuşlanmış Azerbaycan askerlerine saldırdı. Ermeniler telefon ve telgraf hatlarını kırdılar ve Askeran’ı işgal ettiler. Ertesi gün Şuşa, Zangazur, Cebrayıl bölgeleri Ermeniler tarafından saldırıya uğradı” (Camalova, 2020:729). “Azerbaycan hükümeti ayaklanma haberini alır almaz harekete geçmeye başladı, Askeran kurtarıldı ve Ermeni çetelerin lideri Çılgın Gazar öldürüldü. Karabağ’da Ermeni ayaklanması bu şekilde bastırılmış oldu” (Nesibzade, 1996: 97). “Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, İngilizler Kafkasya’yı boşalttı. Oluşan siyasi boşluk Ruslar için bir fırsattı. Azerbaycan ordusunun önemli bir kısmı, Karabağ’daki Ermenilerin çıkardıkları isyanı önlemeye çalıştığı bir sırada Ruslar, 27 Nisan 1920’de Bakü’yü işgal etti” (Aslanlı, 2001:396-397).

Bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti 27 Nisan 1920 tarihinde Rusya tarafından işgal edilinceye kadar, Azerbaycan’da Osmanlı ve ondan sonra da İngiliz orduları bulunmuştur. Her iki güç de Karabağ bölgesini, Azerbaycan’ın bir parçası olarak görmeye devam etmiştir. Bu süre içerisinde bazı Ermeni örgütleri Karabağ bölgesinde birçok kere isyan çıkarmışlarsa da başarılı olamamışlardır. Fakat Rusya’nın teşviki ve yardımı ile 20 Mart 1920’de (Nevruz Bayramı dolayısıyla tam farklı hava içerisinde olunmasını fırsat bilerek ve Bakü’de komünistlerin hazırlıklarına da uygun ortam sağlamak amacıyla) bölgede büyük çaplı bir isyan çıkarılmıştır. Hatta çeşitli Ermeni örgütleri gelecekte toprak verilmesi karşılığında Azerbaycan’da yönetimin devrilmesi süre cine katkılarını açık şekilde Moskova’ya iletmişlerdi. (Aslanlı, 2015: 34-35)

Harita 2.2. 1918-1920 yılları arasında Kuzey Azerbaycan’da Ermenilerin yaptığı katliamlar


“1918-1920 yılları arasında gerek Azerbaycan ve gerekse Ermenistan sınırları içerisinde Ermeni saldırılarına maruz kalan yüz binlerce Azerbaycan Türkü, yurtlarından çıkarılarak Anadolu’ya veya Azerbaycan’ın diğer bölgelerine göç etmek zorunda kalmışlardır” (Hacıyev, 2002: 186). Bu bilgiyi eklemekte de fayda vardır, çoğunluğu Osmanlı topraklarından tehcir edilen Ermeniler ve Nesturiler, İngiliz ve Rusların desteği ile Güney Azerbaycan’ın batı bölgesinde toplanıp askeri üs kurarak bölgeden yerli Azerbaycan Türklerini çıkarmak ve Güney Azerbaycan toprakları üzerinde Ermenistan devleti kurmak maksadıyla binlerce Türkü katledip mallarını yağmaladılar. Çeşitli bölgelerden Güney Azerbaycan’ın batısına toplanan silahlı Ermeni ve Nesturi çetelerinin Güney Azerbaycanlılara yaşattığı mezalim “Ciloluk” olarak bilinmektedir. Bölgeye musallat olmak maksadıyla Güney Azerbaycan’ın batı bölgesine saldıran ve yerli Azerbaycan Türklerini yok etmeye kalkışan Ermeni terör örgütleri Kafkas İslam Ordusu’nun bölgeye gelerek teröristleri püskürtmesi ve saldırılara hazırlıksız yakalanan yerli ahalinin büyük direnişi neticesinde bölgeden kovulmuşlardır ancak geride Azerbaycan Türklerine karşı soykırımın acı izlerini bırakmışlardır.

Sovyetler Birliği Dönemi’nde Karabağ Sorunu

Sovyetler Birliği Dönemi’nde göreceli ve geçici bir sessizlik hâkim olsa da Moskova hükümetinin siyasetleri, Ermenilerin elini güçlendirecek potansiyel sorunun oluşması yönünde stratejik izler taşıdığı açıktır. Sarıkaya (2020: 7) ’ya göre, bu dönemde Sovyet Ermenistanı ve Sovyet Azerbaycanı’nda iki toplum arasında geniş çaplı çatışma yaşanmamışsa da alınan kararlarla Ermenistan Sovyet Cumhuriyeti, Azerbaycan Sovyet Cumhuriyeti topraklarının aleyhine peyderpey genişletilmiştir.

1921 yılının Mart ayında Türkiye ile Sovyetler Birliği arasında imzalanan Moskova Antlaşması ve Ekim 1921’de Türkiye ile Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan arasında imzalanan Kars Antlaşması gereği, Nahçıvan bölgesinin himaye hakkı özerk bir bölge olarak, üçüncü bir devlete hiçbir zaman bırakılmamak koşuluyla Azerbaycan Sovyet Cumhuriyeti’nin koruyuculuğunda kalmıştır. Karabağ’da ise belirsizlik devam etmiştir. (Taşkıran, 1995: 135)

1922 yılında ise Azerbaycan arazisi olan Zengezur, Ermenistan Sovyet Cumhuriyeti’nin arazisi olarak ilan edilmiştir (Attar, 2003: 7-8). Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi ise 1923’te Sovyetler Birliği tarafından Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti içinde özerk bir bölge olarak kurulmuştur

Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi milletvekilleri kendi kendini yönetme ilkesi çerçevesinde yerel açıdan önemli meselelere ilişkin kararlar alabilmiştir. Milletvekilleri kendi sınırları içerisinde kamu, idari, sosyal ve kültürel siyaseti belirleme yetkisine sahip olmuştur. Bu dönemde özerk bölgenin tüm üst düzey yönetici görevlerinde Ermenilerin bulunmasının yanı sıra Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin merkezi organlarında üst düzey yönetici görevine Ermenilerin atanması da sıradan bir hal almıştır. (Aalanlı, 2015: 48)

Azerbaycan toprakları içerisinde Ermeni nüfusunu bahane ederek özerk bir bölge kuran Moskova, SSCB cumhuriyetlerinden birisi olan Ermenistan içerisindeki Azerbaycan Türklerinin daha fazla etnik yoğunluğa sahip olmaları gerçeği ve özerk bir bölge kurma hakkı konusunda aynı şekilde yaklaşmamıştır. Ayrıca Moskova’nın kararlarıyla Azerbaycan arazisinin belli bölümleri Ermenistan’a verilmiştir.


Harita 2.3. Azerbaycan SSC haritası


18 Şubat 1929’da tarihî Azerbaycan bölgesi Zengezur’un son bölümü olan İran (Güney Azerbaycan) sınırına uzanan güney kısmı da Ermenistan’a verilmiştir. Böylece Azerbaycan SSC’nin diğer bölgeleriyle Nahçıvan bölgesi arasındaki kara bağlantısı tamamen kopmuş, Bakü ile Türkiye arasında doğrudan kara bağlantısı da ortadan kalkmıştır. 18 Şubat 1929 tarihli kararıyla aşağı Karabağ’ın bazı köylerinin, Azerbaycan SSCB’ye bağlı Cebrayıl kazasının Nüvedi, Eynadzor, Tugut köylerinin, Ordubad kazasına bağlı Kerkivan köyünün ve Kilid köyünün bir bölümünün Ermenistan’a verilmesinden sonra Azerbaycanlı nüfusa sahip “yeni Ermeni”topraklarında yapay şekilde o döneme kadar mevcut olmamış Ermenistan SSC’ye bağlı Megri kazası oluşturulmuştur. (Mehdiyev, 2015: 118)

Ermeni yetkililerin Azerbaycan ve Türkiye karşıtı iddialarının Sovyetler Birliği’nin işine yaradığı için söz konusu iddiaların ortaya koyulmasına müsait ortam tanınmıştır. Bu doğrultuda 1965 yılından itibaren Ermenistan’da sözde soykırıma ilişkin anma törenlerine başlanması Moskova’nın izni ve isteği doğrultusunda olduğu da söylenebilir.

SSCB dağılıncaya kadar kabul edilmiş iki Anayasada Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi Azerbaycan’ın bir parçası olarak kalmıştır. Önce 1936 SSCB Anayasası’nın 24. maddesinde Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi’nin Azerbaycan SSCB’nin sınırları içerisinde yer aldığı teyit edilmiştir. Bu durum 1977 SSCB Anayasası’nda da devam etmiştir. SSCB Anayasası’nın 87. maddesinde SSCB’de 8 özerk bölgenin mevcut olduğu ve bu listede adı geçen DKÖB’sinin Azerbaycan SSCB içerisinde yer aldığı belirtilmiştir. (Aslanlı, 2015: 45-46)

1987-1994 Karabağ Sorunu

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin 1980’lerden sonra gücünü kaybetmeye başlamasıyla birlikte, Ermenistan daha önceden demografik yapısının değiştirilmesiyle Moskova tarafından zemini hazırlanmış toprak iddialarını ileri sürmeye başladı. Ermenistan hukuki ve tarihî olarak Azerbaycan’a ait topraklar üstünde hak iddialarını ileri sürdü. Ermeniler Azerbaycan topraklarını Moskova’dan istemeye başladılar. 1985 yılında Mihail Gorbaçov’un SSCB’de devlet başkanı olmasından sonra Ermeni aydınlar, Gorbaçov’la ilişkilerini geliştirmeye başlayarak Dağlık Karabağ bölgesinin tarihî Ermeni toprağı olduğu iddialarını ortaya koydular. SSCB’nin dağılması sürecinde Sovyet Sosyalist Azerbaycan Cumhuriyeti’ne bağlı bir Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi’nde yaşayan Ermeniler, Azerbaycan aleyhine toprak iddialarına başladılar. Bu dönemde bölgenin yerlileri olan Azerbaycan Türklerine saldırılar gerçekleşmiştir.

18 Kasım 1987’de Gorbaçov’un Fransa ziyareti esnasında yanında bulunan ekonomiden sorumlu danışmanı Abel Aganbekyan’ın verdiği bir demeçte, Karabağ’ın Ermenistan’la birleştirilmesi gerektiğini söylemiştir. Moskova, Aganbekyan’ın verdiği demeçle alakalı hiç bir açıklamada bulunmamıştır.

Ermenilerin Azerbaycan toprağını talep etmeleri 1987’den itibaren artış gösterdi. İlk olarak “Helsinki Antlaşmalarının Uygulanmasını Gözetleme Ermenistan Komitesi” üyesi Robert Nazaryan öncülüğünde 75 bin imzalı bir dilekçe hazırlanarak ideolojik sorunlarla ilgili politik büro üyesi Mikhael Serguelevlich’e gönderildi. Dilekçede Ermenilerin çoğunluğu oluşturduğu Karabağ ve Nahcivan’ın hangi sebeplerle Azerbaycan Cumhuriyeti’ne bağlandığı anlatılarak, bölgenin Ermeni özelliği vurgulandı, malum Ermeni soykırımı iddialarına yer verildi. 10 Ekim 1987’de Erivan’da gösteri yapıldı. Bu gösterilerde öne sürülen toprak talepleri, Dağlık Karabağ ile sınırlı kalmadı ve Ermeniler, nüfusun ancak % 1,4’ünü teşkil ettikleri Nahçıvan’ı da istedi. Bu gösterilerin üzerinden çok geçmeden Ermeniler Türklere yönelik saldırılara başladı. 18 Ekim 1987’de Dağlık Karabağ’ın Çardaklı köyünde Türkler ve Ermeniler arasında çatışmalar yaşandı. (Sarıahmetoğlu, 2011: 13-14)

“Olayların ardından, Gorbaçov’un Ermeni asıllı danışmanı Abel G. Aganbekyan’ın 16 Kasım 1987 tarihinde yaptığı bir açıklamada Karabağ’ın Ermenistan toprağı olmasından memnuniyet duyacağını ifade etti” (Taşkıran, 1995: 122). “Dağlık Karabağ’daki Ermeniler, komünist Taşnaklar ve Ermenistan Komünist Partisi liderleri önderliğinde Dağlık Karabağ’ı Ermenistan’a ilhak etmek için Karabağ Komitesi kuruldu” (Şıhaliyev, 2002: 150). “Amaç, bölgeden Azerbaycan Türklerini uzaklaştırmak ve DKÖB’ni Ermenistan’la birleştirmek idi. Dağlık Karabağ Özerk Yönetimi de harekete geçti ve Azerbaycan’a bağlı bulunan Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi’ndeki idari kurumlara Ermenistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti bayrağını astı” (Süleymanlı, 2006: 36).

1 Şubat ve 11 Şubat 1988 tarihleri arasında, Stepanakent’te (Hankendi) yaşayan Ermeniler ayaklanarak “Bir millet, bir devlet” sloganı atarak DKÖB’nin Ermenistan’a ilhak edilmesini istediler. 19 Şubat 1988’de Erivan’da bir milyona yakın Ermeni gösteri yaparken, Ermeni çeteleri, bölgenin yerlileri olan Azerbaycan Türklerine saldırdılar. (Taşkıran, 1995: 122)

“Karabağ Ermenileri (DKÖB) 20 Şubat 1988’de Ermenistan’a bağlanma kararı aldıysa da Sovyetler Birliği Komünist Parti Merkez Komitesi bu kararı kabul etmedi” (Aslanlı, 2015: 400). “18 Temmuz 1988’de, SSCB devleti, Dağlık Karabağ’ın, Azerbaycan’ın bir parçası olarak kalması kararını almış ve Ocak 1989’da ise DKÖB doğrudan merkeze bağlamıştır” (Aydın, 2005: 401). “Ermenistan’daki ve Karabağ’daki Ermenilerin gerçekleştirdiği gösteriler ve saldırılar üzerine Azerbaycan Karabağ’da olağanüstü hal ilan etti” (Armaoğlu, 2010: 934).

Kasım 1989’da SSCB Yüksek Sovyeti, Dağlık Karabağ Özerk Oblastı’nın özerkliğini kaldırılıp doğrudan Azerbaycan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bağlanmasına dair bir karar almış; ancak Aralık 1989’da Ermenistan Sovyet Cumhuriyeti Yüksek Sovyeti ile Karabağ Ulusal Konseyi’nin ortak oturumunda, Moskova’nın kararı geçersiz sayılarak Dağlık Karabağ Özerk Oblastı’nın Ermenistan ile birleştiği ilan edilmiştir. Bunun üzerine çatışmalar artmış ve bir cephe savaşına dönüşmüştür. (Sarıkaya, 2020: 7)

Bu dönem Azerbaycan toprağınada yaşayan Ermenilerin Azerbaycanlılara yaptıkları saldırılar büyük gerginliklere neden olmuştur.

2 Ocak 1990’da DKÖB’nin merkezi Hankendi’nde Azerbaycanlıları taşıyan otobüs konvoyu Ermeni çetelerin saldırısına uğraması sonucunda 1 kişi hayatını kaybetmiş 3 kişi ise yaralanmıştır. 9 Ocak 1990’da Ermenistan Parlamentosu Kuzey Azerbaycan toprak bütünlüğünü ihlal ederek, 1990 Yılı Bütçe Yasası’nda ekonomik plan kapsamına DKÖB’ni de dahil ederek olayların çığrından çıkmasına yol açmıştır. (Armaoğlu, 2010: 211)

“12 Ocak 1990’da Ermeni çetelerin iki Türk yerleşim birimine saldırması sonucu ise 12 kişi ölmüş, 22 kişi esir alınmıştır” (Kengerli, 1999: 14).

Etnik çatışmaların büyümesiyle 13 Ocak 1990’da, Bakü’de yaşayan bir Ermeni iki Azerbaycanlıya baltayla saldırmıştır. Saldırıya uğrayanlardan birisi ölmüş, diğeri ağır yaralanmıştır. Bu olay üzerine karşılıklı saldırı gerçekleşmiş ve toplam 34 kişi ölmüştür. Olaylar üzerine, Moskova yönetimi, Bakü’de ve Azerbaycan’ın başka birçok bölgesinde (DKÖB dahil) olağanüstü hal ilan etmiştir. 19 Ocak 1990 tarihinde akşam saatlerinde Moskova’nın Kızıl Ordu birlikleri havadan, karadan ve denizden Azerbaycan’a çıkartma yapmıştır. Çıkarma yaptıktan birkaç saat sonra olağanüstü hal ilanını duyurmuştur ancak Moskova’nın amacının daha çok Azerbaycan’daki bağımsızlık isteyenleri ezmek olduğu bilinmektedir. Çıkartma sonucunda en az 130 Azerbaycanlı öldürülmüş ve yüzlercesi yaralanmıştır. (Çiloğlu, 1998: 148)

Moskova’nın SSCB’nin tam dağılma esnasında Ocak 1990’da Bakü’ye çıkartma yapması ve sokaklarda insanları katletmesi Azerbaycan tarihine 20 Ocak Katliamı olarak kayda geçmiştir. 20 Ocak Katliamı Kara Yanvar olarak da bilinmektedir. Moskova’nın Kuzey Azerbaycan’a çıkartması ve Azerbaycanlıların kanını kendi topraklarında akıtması Azerbaycanlılar arasında Sovyet karşıtı duyguların tırmanması ve Azerbaycan Bağımsızlık Hareketi’nin daha da güçlenmesine sebep olmuştur. “Ağustos 1990’da Ermenistan egemenliğini ilan ederken, Kuzey Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü ve uluslararası hukuku hiçe sayarak, DKÖB’ni kendi toprağı olarak göstermiştir” (Aslanlı, 2015: 55).

Ağustos 1991’de Moskova’da Gorbaçov’a karşı düzenlenen darbe girişiminin başarısızlıkla sonuçlanmasıyla, Sovyet Cumhuriyetlerinin bağımsızlık süreci hızlanmıştır. 30 Ağustos 1991’de Azerbaycan’ın bağımsızlık ilanı kararı sonrasında Karabağ Ermenileri Artsak Ermeni Halk Cumhuriyeti’ni ilan etti. Azerbaycan Parlamentosu bu kararı hem Azerbaycan Anayasası’na hem de SSCB Anayasası’na aykırı olduğu gerekçesiyle kınadı. ( Aslanlı, 2015: 403)

Moskova ve Kazakistan’ın arabuluculuk girişimleriyle Ermenistan ve Azerbaycan’ın imzaladığı ateateşkese göre Ermenistan DKÖB’nin Azerbaycan’a ait olduğunu kabul etmiştir. “Azerbaycan hükümet üyeleri ve adalet ve güvenlik yetkililerinin yanı sıra iki Rus Generali ve Kazak ve Rus gözlemcileri taşıyan helikopterin, 20 Kasım 1991’de Ermenilerin kontrolündeki bölgeden açılan ateşle düşürülmesiyle, Azerbaycan, Dağlık Karabağ’ın özerklik statüsünü kaldırdı ve bölgeyi doğrudan kendine bağladı” (Aslanlı, 2015: 57). “1991 yılında Sovyetler Birliği resmen dağıldı. SSCB’nin resmen dağılmasının ardından, 1992 yılı boyunca Ermeni ve Rus askeri birlikleri, sınır boyunca Azerbaycan’ın köy ve yerleşim alanlarını yağmalayarak, yerli ahaliyi katlettiler” (Attar, 2003: 9).

Karabağ işgalinin en acı faciası 1992 yılında, 25 Şubat’ı 26 Şubat’a bağlayan gece yaşanmıştır. Bu gece Karabağ’da yerleşen Hocalı kentine Ermeni silahlı güçlerinin yaptığı saldırıda 613 sivil öldürüldü, 487 kişi Ermeniler tarafından rehin alındı ve 1.275 kişi yaralandı. 150 kişiden ise bir daha haber alınamadı. Aslanlı’nın (2015: 404) belirttiğine göre, Azerbaycan resmî olarak, Hanken-di’deki 366’ncı Rus Alayı’nın saldırıya katıldığını açıklamıştır, belge olarak da saldırıda en gelişmiş konvansiyonel silahların kullanılmış olması gösterilmiştir. Hocalı’ da sivil ve savunmasız Azerbaycanlılara yapılan katliamda kullanılan silahlar, bölgedeki yerel gruplar ve yeni oluşmaya başlayan Azerbaycan ve Ermenistan ordularında mevcut olmamıştır. Hocalı Katliamı’nın üzerine Azerbaycan’da yönetim değişikliği oldu. Dönemin Cumhurbaşkanı Ayaz Muttalibov, Moskova’nın yolunu tuttu ve Azerbaycan’da Temmuz 1992’de yapılan seçimle, Abülfez Elçibey başkanlığında Halk Cephesi iktidara geldi.

Elçibey’in iktidarında Karabağ sorunu AGİT’in gündemine taşındı. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Minsk Grubu, Ermenistan’ın Dağlık Karabağ’ı işgal etmesiyle başlayan krize barışçıl bir çözüm bulmak amacıyla 1992’de Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatınca kuruldu.6 Aralık 1994’ten bu yana Minsk Grubu’nun eş başkanlıklarını ABD, Fransa ve Rusya yürütmektedir. “Azerbaycan’a karşı oluşan ılımlı yaklaşım sonucunda, Helsinki toplantısında Azerbaycan’ın toprak bütünlüğüne ilişkin karar alındı. Ancak AGİT’ten istenilen sonuç elde edilemedi. Ermeniler sağlanan ateşkesi ihlal ederek, Karabağ’ın etrafındaki Azerbaycan topraklarını işgal etmeye devam ettiler” (Yılmaz, 2010: 74-75).

İki ülke arasındaki çatışmalar Mart ayı boyunca devam etti. 24 Mart 1992 tarihinde Helsinki’de toplanan AGİT Dışişleri Bakanları Konseyi, Karabağ sorununun çözümü için yürüttüğü çalışmaların sonucunda Azerbaycan, Türkiye, Almanya, Fransa, Rusya, ABD, Ermenistan, Beyaz Rusya, İsveç, İtalya, Çek ve Slovakya Federal Cumhuriyeti’nden oluşan “Minsk Grubu” kuruldu. 8 Mayıs tarihinde ise Ermeniler önce bölgenin en stratejik kenti olan Şuşa’yı, yaklaşık 10 gün sonra da Karabağ’ı Ermenistan’a bağlayan Laçin’i işgal ettiler. Azerbaycan ise karşı hücuma geçerek bazı yerleşim birimlerini Ermeni kuvvetlerinden geri almayı başardı. Kazakistan’ın arabuluculuğu ile 27 Ağustos 1992’de “Almatı Beyannamesi” imzalanarak ateşkes ilan edilse de kısa bir süre sonra Ermenistan tek taraflı olarak Almatı Beyannamesi’ni tanımadığını açıkladı. (Aslanlı, 2015: 404, 406)

“20 Şubat 1993’te Roma görüşmeleri devam ettiği sırada Ermenistan ile Dağlık Karabağ’ı birbirine bağlayan bir diğer koridor olan Kelbecer’e yönelik saldırı başlattı” (Aslanlı, 2015: 409). Azerbaycan’ın iç karışıklıklar yaşaması Ermenistan’ın saldırılarına kaşı savunmasız kalmasına sebep oldu. Bu dönem Haydar Aliyev’in Azerbaycan’da iktidara geldiği dönemdi.

Бесплатный фрагмент закончился.

399 ₽
34,81 ₽

Начислим

+1

Покупайте книги и получайте бонусы в Литрес, Читай-городе и Буквоеде.

Участвовать в бонусной программе
Возрастное ограничение:
0+
Дата выхода на Литрес:
01 августа 2023
Объем:
139 стр. 32 иллюстрации
ISBN:
978-625-6981-66-9
Издатель:
Правообладатель:
Elips Kitap
Аудио
Средний рейтинг 4,8 на основе 562 оценок
По подписке
Текст
Средний рейтинг 0 на основе 0 оценок
Текст
Средний рейтинг 4,5 на основе 13 оценок
По подписке
Текст
Средний рейтинг 0 на основе 0 оценок
Аудио
Средний рейтинг 0 на основе 0 оценок
По подписке
Текст
Средний рейтинг 5 на основе 3 оценок
Аудио
Средний рейтинг 0 на основе 0 оценок
Текст PDF
Средний рейтинг 5 на основе 2 оценок
Текст
Средний рейтинг 5 на основе 1 оценок
Текст
Средний рейтинг 5 на основе 1 оценок